Araci doludan nasıl koruruz ?

Cinar

Global Mod
Global Mod
Aracı Doludan Nasıl Koruruz? Bir Yağmurun Altında Başlayan Hikâye

Selam sevgili forumdaşlar,

Bugün size bir “nasıl yapılır” yazısı değil, bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen hayat, bir dolu yağışı kadar beklenmedik olur — ve o anlarda alınan kararlar, insanın karakterini de, aracını da korur.

Hani bazı günler vardır, hava durumu açık yazar ama gökyüzü başka bir plan yapar ya... İşte o gün de öyleydi. Hikâyemizin kahramanları, biri stratejik zekâsıyla tanınan Mert, diğeri kalbiyle düşünen Elif, ve tabii onların gözbebeği, gıcır gıcır gümüş gri hatchback araçları.

---

Gökyüzü Kararıyor: Bir Fırtınanın Başlangıcı

O gün öğleden sonra hava birden ağırlaştı. Mert, ofiste bilgisayar ekranına dalmıştı. Her zamanki gibi çözüm odaklı düşünüyordu — Excel tablosu, bütçe planı, rasyonel kararlar... Ama dışarıda gökyüzü griye dönmüş, rüzgâr toz kaldırmaya başlamıştı.

Elif o sırada evdeydi. Balkonun demirine tıkır tıkır vuran ilk damlaları duyunca, içi bir tuhaf oldu. Pencereye koştu, yukarı baktı: gri bulutların altı morumsu bir renk almıştı. Hani o “fırtına geliyor” rengi...

O anda telefon çaldı.

— “Elif, dolu geliyor olabilir. Arabayı kapalı bir yere alalım.”

— “Ama nereye Mert? Her yer doludur şimdi.”

— “Bir şey düşünürüz, merak etme.”

Mert’in sesi her zamanki gibiydi: sakin ama stratejik. Elif’in sesi ise biraz telaşlı ama duygulu. Çünkü o arabayı sadece bir ulaşım aracı değil, birlikte biriktirdikleri anıların taşıyıcısı olarak görüyordu.

---

İlk Damlalar ve İç Sesler

Mert, park alanına indiğinde dolu henüz başlamamıştı. Ama gökyüzü bir anda loş bir perde gibi kapandı. O sırada Elif, ellerinde eski battaniyelerle koşarak yanına geldi.

— “Bunlarla üstünü örtebiliriz,” dedi.

Mert gülümsedi: “O kadarını dolu geçerse engelleyemez ama denemeye değer.”

İşte o anda fark ettiler ki, aracı doludan korumak sadece fiziksel bir eylem değildi. O an, birbirlerini de koruyorlardı.

Mert plan yaptı: “Şu alt geçidin hemen altında biraz yer var. Geçici olarak oraya çekebiliriz.”

Elif başını salladı: “Tamam ama dikkat et, orası biraz dar.”

Rüzgâr artık şiddetlenmişti. İlk iri dolu taneleri asfaltı dövmeye başladı. Tık... tak... tıkır... sanki gökyüzü taş yağdırıyordu. İnsan bazen hava durumuna değil, içgüdüsüne güvenir. Mert de öyle yaptı. Kontağı çevirdi, arabayı alt geçide yönlendirdi.

---

Alt Geçitteki Sessizlik

Dolu tüm şiddetiyle yağarken, arabayı zar zor alt geçidin beton korumasının altına soktular. Dışarıdaki ses kulak tırmalayıcıydı, ama içeride garip bir huzur vardı.

Elif cama bakarken fısıldadı:

— “Biliyor musun, insan doludan korkarken aslında hayatın kontrolsüzlüğünden korkuyor.”

Mert cevap vermedi, sadece gülümsedi. Onun çözüm odaklı zihni bile Elif’in bu cümlesine karşılık bulamadı. Çünkü haklıydı.

O anda arabalarını saran sessizlikte, dolu taneleri cama vurmaya devam etti. Ve ikisi de fark etti ki, bazen koruduğun şey sadece bir araç değil; içindeki anılar, emeğin ve birbirine duyduğun güvenmiş.

---

Fırtınadan Sonra: Çatlaklar ve Dersler

Dolu dindiğinde gökyüzü yeniden nefes aldı. Yavaşça dışarı çıktılar. Alt geçidin kenarında kalan birkaç küçük iz dışında, arabaları zarar görmemişti. Ama etrafta başka araçlar... kaputları göçmüş, aynaları kırılmış, farları çatlamış haldeydi.

Elif, diğer araçlara baktı: “Hepsi çok kötü olmuş,” dedi.

Mert ise hemen plan yapmaya başladı: “Bir dahaki sefere taşınabilir dolu brandası alacağım, lastik destekli olanlardan. Ya da küçük bir garaj yaptırabiliriz.”

Elif gülümsedi: “Sen hep çözüm arıyorsun, bense o anın duygusuna takılıyorum.”

Mert başını salladı: “İkisi bir araya geldiğinde hiçbir dolu zarar veremez.”

İşte o gün, bir dolu yağışının ortasında, ikisi de bir ders aldı: önlem sadece mantıkla değil, kalple de alınır.

---

Forumda Tartışma Başlasın: Sizin Hikâyeniz Ne?

Bu hikâyeyi yazarken düşündüm, forumdaşlar...

Biz hep “aracı nasıl koruruz” diye sorarız ama asıl mesele bazen “korkularımızı nasıl koruruz” oluyor. Çünkü dolu sadece gökten düşen buz değil; bazen hayatın üzerimize attığı beklenmedik taşlar gibi.

Kimimiz tıpkı Mert gibi plan yapar, brandaları hazır eder, önlem çantasını bagajda taşır.

Kimimiz de Elif gibi hisseder, o anın içinde bir şeyleri anlamlandırmaya çalışır.

Ama sonunda hepimiz aynı yerde buluşuruz: arabamızın başında, “geçmiş olsun” diyerek.

Şimdi size soruyorum sevgili forumdaşlar:

- Siz dolu geldiğinde ne yaparsınız?

- Hiç böyle bir an yaşadınız mı, arabayı korurken kendinizi de koruduğunuzu fark ettiğiniz?

- Kadın forumdaşlar, sizce duygusal refleksler mi daha işe yarıyor, yoksa teknik önlemler mi?

- Erkek forumdaşlar, pratik çözümleriniz gerçekten duygusuz mu, yoksa içten içe siz de korkuyor musunuz?

---

Sonuç: Doluya Karşı Birlikte Durmak

Fırtınalar, dolular, gökyüzü kararmaları… bunlar hep olacak. Ama önemli olan, o an arabasının üstüne battaniye sermeye koşan Elif gibi hissetmek, alt geçitte direksiyonu sıkıca tutan Mert gibi düşünmek.

Çünkü korumak dediğin şey sadece metal ve boya değil.

Bazen sevdiğini, bazen emeğini, bazen de kendini korumaktır.

Bir gün yine gökyüzü kararırsa, hatırlayın: Doludan korunmanın en güzel yolu, birlikte sığınacak bir yer bulmaktır.

Ve o yer bazen alt geçit değil, bir kalp olur.

Hadi şimdi söz sizde, forumdaşlar…

Siz arabanızı — ve kendinizi — doludan nasıl koruyorsunuz?
 
Üst