Anlatımcılık Kuramı Nedir? Gülümseyerek Anlatalım
Sevgili forumdaşlar,
Hayatımızda bazı kavramlar vardır; kulağa öyle akademik gelir ki insanın gözünde otomatik olarak bir profesör, kara tahtada tebeşirle yazı yazıyor gibi canlanır. “Anlatımcılık kuramı” da bunlardan biri. Fakat korkmayın, öyle burun kıvırıp “benim işim değil” diyeceğiniz türden değil. Aksine, doğru açıdan bakıldığında, hepimizin gündelik hayatında kullandığı bir şey. Bugün size bu konuyu, ciddiyet sosuna bandırılmış bol kahkaha eşliğinde anlatacağım.
---
Anlatımcılık Kuramı: Adı Uzun, Mantığı Basit
Önce temelinden başlayalım: Anlatımcılık kuramı (Expressionism), edebiyat ve sanat dünyasında, sanatçının iç dünyasını, duygularını, ruh hâlini abartılı ve yoğun bir şekilde esere aktarmasıdır. Yani “ben böyle hissediyorum, o yüzden sen de bunu hissetmelisin” diyerek karşımıza çıkar.
Bir ressamın tabloya “gökyüzü maviymiş, umurumda değil, ben onu kırmızı yapıyorum çünkü kalbim yanıyor” demesi gibi. Yahut bir şairin “ağaç yaprakları değil, bana bakınca titreyen kalbimdir” diye yazması gibi. Kısaca, gerçeği birebir yansıtmak değil, içindeki fırtınayı dışarıya aktarmaktır.
---
Günlük Hayatta Anlatımcılık
Şimdi sıkıcı tanımı bir kenara bırakalım. Hepimiz günlük hayatta anlatımcıyız aslında. Mesela:
* Kadın forumdaş: “Beni üç gündür aramadı, sanki dünya durmuş gibi hissediyorum.”
* Erkek forumdaş: “Telefonu açmadın, demek ki meşguldün. Çözüm: arama geçmişini kontrol ettim, sorun yok.”
İşte anlatımcılık, kadınların empati ve duygu yoğunluğuna daha yakın bir yerden işlerken, erkeklerin çözüm odaklı tavrı bu kuramı biraz “teknik arıza” gibi görmesine sebep olur. Oysa ikisi birleştiğinde ortaya harika forum tartışmaları çıkar.
---
Sanatta Anlatımcılık: Biraz Abart, Çokça Hisset
Anlatımcılık kuramı 20. yüzyılın başında özellikle Almanya’da sanat akımı olarak ortaya çıkmış. Ressamlar, yazarlar ve şairler gerçekliği olduğu gibi yansıtmak yerine, “benim ruhum şu an ne durumda?” sorusunu merkeze almış.
Mesela bir tablo düşünün: Adamın yüzü yeşil, gökyüzü pembe, ağaçlar kıpkırmızı… Çünkü sanatçı için önemli olan gerçeklik değil, kendi ruhunun çırpınışlarını görünür kılmak.
Aynı şeyi forumda da görebiliyoruz. Biri gelir “dubleks ev bölünür mü?” diye sorar. Erkek forumdaş hemen hesap yapar: “Maliyet şu, süre bu.” Kadın forumdaş ise şöyle yazar: “Ama evin ruhu ikiye bölünmez ki, o sıcaklık kaybolmaz mı?” İşte o anda anlatımcılık devreye girmiştir.
---
Anlatımcılık ve Mizah: Dertleşirken Kahkaha Atmak
Düşünsenize, bir gün evde yemek yanıyor. Erkek forumdaş der ki: “Ocağın derecesi çok yüksek, teknik hatadan kaynaklı.”
Kadın forumdaş ise anlatımcılıkla yaklaşır: “Yemek yanmadı, kalbim karardı. O tencere benim içimdeki boşluğu yansıttı.”
Görüyorsunuz, anlatımcılık biraz drama içeriyor. Ama bu dramanın yanında müthiş bir mizah potansiyeli de var. Çünkü hepimiz zaman zaman içimizden geleni abartarak ifade etmiyor muyuz?
---
Forumdaşlar Arasında Anlatımcılık
Forum ortamında da bu kuram çoktan yerleşmiş durumda:
* Bir arkadaş “Domates erkek mi dişi mi?” diye sorar.
* Erkek yanıtı: “Bilimsel olarak hermaphrodite, yani hermafrodit.”
* Kadın yanıtı: “Domatesi erkek ya da dişi diye ayırmak, toplumsal cinsiyet kalıplarını yeniden üretmek demek.”
* Anlatımcı yanıt: “Benim için domates kırmızı bir kalp gibi; erkek mi, dişi mi ne fark eder, ben onda aşkı görüyorum.”
İşte anlatımcılık, forumu renklendiren, bazen bizi kahkahaya boğan, bazen de gözlerimizi nemlendiren o içten cümlelerin kaynağıdır.
---
Strateji ve Empati: İki Kanatlı Bir Yaklaşım
Anlatımcılığı erkeklerin stratejik, kadınların ise empatik yaklaşımıyla harmanladığımızda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
* Erkekler diyor ki: “Tamam, duygularını aktardın ama çözüm ne? Bu duygudan nasıl çıkacağız?”
* Kadınlar diyor ki: “Çözümden önce bir dur, hisset. İçindeki fırtına görülmeden çözüm bulunamaz.”
Böylece hem duyguların samimiyeti hem de mantığın pratikliği birleşiyor. Yani anlatımcılık sadece sanat kuramı değil, ilişkilerimizi, tartışmalarımızı ve hatta forum yazılarımızı güzelleştiren bir araç aslında.
---
Biraz Biz, Biraz Mizah
Sonuç olarak, anlatımcılık kuramı sadece ressamların, şairlerin meselesi değil. Hepimiz biraz anlatımcıyız: Kimimiz sevgiliden mesaj gelmeyince “dünya durdu” deriz, kimimiz yağmur yağınca “gökyüzü gözyaşı döküyor” diye yazarız.
Ama işin güzelliği de burada: Bu kuram bize, hissetmenin, anlatmanın ve paylaşmanın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor. Üstelik forum ortamında bu, bol kahkahayla birleşince tadından yenmez bir sohbet çıkıyor.
---
Peki forumdaşlar, şimdi size birkaç sorum var:
* Sizce anlatımcılık kuramı sadece sanat için mi geçerli, yoksa gündelik hayatta da bize lazım mı?
* Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı mı, kadınların duyguları önemseyen bakışı mı, hangisi sizce anlatımcılığa daha yakın?
* Hiç günlük hayatınızda farkında olmadan anlatımcılık yaptığınız oldu mu, mesela “çayım bile bana küs gibi” dediniz mi?
Hadi, gelin biraz gülelim, biraz paylaşalım. Çünkü anlatımcılığın özü de bu: İçimizdekini, abartsak da eksiltsek de, samimiyetle ortaya koymak.
Sevgili forumdaşlar,
Hayatımızda bazı kavramlar vardır; kulağa öyle akademik gelir ki insanın gözünde otomatik olarak bir profesör, kara tahtada tebeşirle yazı yazıyor gibi canlanır. “Anlatımcılık kuramı” da bunlardan biri. Fakat korkmayın, öyle burun kıvırıp “benim işim değil” diyeceğiniz türden değil. Aksine, doğru açıdan bakıldığında, hepimizin gündelik hayatında kullandığı bir şey. Bugün size bu konuyu, ciddiyet sosuna bandırılmış bol kahkaha eşliğinde anlatacağım.
---
Anlatımcılık Kuramı: Adı Uzun, Mantığı Basit
Önce temelinden başlayalım: Anlatımcılık kuramı (Expressionism), edebiyat ve sanat dünyasında, sanatçının iç dünyasını, duygularını, ruh hâlini abartılı ve yoğun bir şekilde esere aktarmasıdır. Yani “ben böyle hissediyorum, o yüzden sen de bunu hissetmelisin” diyerek karşımıza çıkar.
Bir ressamın tabloya “gökyüzü maviymiş, umurumda değil, ben onu kırmızı yapıyorum çünkü kalbim yanıyor” demesi gibi. Yahut bir şairin “ağaç yaprakları değil, bana bakınca titreyen kalbimdir” diye yazması gibi. Kısaca, gerçeği birebir yansıtmak değil, içindeki fırtınayı dışarıya aktarmaktır.
---
Günlük Hayatta Anlatımcılık
Şimdi sıkıcı tanımı bir kenara bırakalım. Hepimiz günlük hayatta anlatımcıyız aslında. Mesela:
* Kadın forumdaş: “Beni üç gündür aramadı, sanki dünya durmuş gibi hissediyorum.”
* Erkek forumdaş: “Telefonu açmadın, demek ki meşguldün. Çözüm: arama geçmişini kontrol ettim, sorun yok.”
İşte anlatımcılık, kadınların empati ve duygu yoğunluğuna daha yakın bir yerden işlerken, erkeklerin çözüm odaklı tavrı bu kuramı biraz “teknik arıza” gibi görmesine sebep olur. Oysa ikisi birleştiğinde ortaya harika forum tartışmaları çıkar.
---
Sanatta Anlatımcılık: Biraz Abart, Çokça Hisset
Anlatımcılık kuramı 20. yüzyılın başında özellikle Almanya’da sanat akımı olarak ortaya çıkmış. Ressamlar, yazarlar ve şairler gerçekliği olduğu gibi yansıtmak yerine, “benim ruhum şu an ne durumda?” sorusunu merkeze almış.
Mesela bir tablo düşünün: Adamın yüzü yeşil, gökyüzü pembe, ağaçlar kıpkırmızı… Çünkü sanatçı için önemli olan gerçeklik değil, kendi ruhunun çırpınışlarını görünür kılmak.
Aynı şeyi forumda da görebiliyoruz. Biri gelir “dubleks ev bölünür mü?” diye sorar. Erkek forumdaş hemen hesap yapar: “Maliyet şu, süre bu.” Kadın forumdaş ise şöyle yazar: “Ama evin ruhu ikiye bölünmez ki, o sıcaklık kaybolmaz mı?” İşte o anda anlatımcılık devreye girmiştir.
---
Anlatımcılık ve Mizah: Dertleşirken Kahkaha Atmak
Düşünsenize, bir gün evde yemek yanıyor. Erkek forumdaş der ki: “Ocağın derecesi çok yüksek, teknik hatadan kaynaklı.”
Kadın forumdaş ise anlatımcılıkla yaklaşır: “Yemek yanmadı, kalbim karardı. O tencere benim içimdeki boşluğu yansıttı.”
Görüyorsunuz, anlatımcılık biraz drama içeriyor. Ama bu dramanın yanında müthiş bir mizah potansiyeli de var. Çünkü hepimiz zaman zaman içimizden geleni abartarak ifade etmiyor muyuz?
---
Forumdaşlar Arasında Anlatımcılık
Forum ortamında da bu kuram çoktan yerleşmiş durumda:
* Bir arkadaş “Domates erkek mi dişi mi?” diye sorar.
* Erkek yanıtı: “Bilimsel olarak hermaphrodite, yani hermafrodit.”
* Kadın yanıtı: “Domatesi erkek ya da dişi diye ayırmak, toplumsal cinsiyet kalıplarını yeniden üretmek demek.”
* Anlatımcı yanıt: “Benim için domates kırmızı bir kalp gibi; erkek mi, dişi mi ne fark eder, ben onda aşkı görüyorum.”
İşte anlatımcılık, forumu renklendiren, bazen bizi kahkahaya boğan, bazen de gözlerimizi nemlendiren o içten cümlelerin kaynağıdır.
---
Strateji ve Empati: İki Kanatlı Bir Yaklaşım
Anlatımcılığı erkeklerin stratejik, kadınların ise empatik yaklaşımıyla harmanladığımızda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
* Erkekler diyor ki: “Tamam, duygularını aktardın ama çözüm ne? Bu duygudan nasıl çıkacağız?”
* Kadınlar diyor ki: “Çözümden önce bir dur, hisset. İçindeki fırtına görülmeden çözüm bulunamaz.”
Böylece hem duyguların samimiyeti hem de mantığın pratikliği birleşiyor. Yani anlatımcılık sadece sanat kuramı değil, ilişkilerimizi, tartışmalarımızı ve hatta forum yazılarımızı güzelleştiren bir araç aslında.
---
Biraz Biz, Biraz Mizah
Sonuç olarak, anlatımcılık kuramı sadece ressamların, şairlerin meselesi değil. Hepimiz biraz anlatımcıyız: Kimimiz sevgiliden mesaj gelmeyince “dünya durdu” deriz, kimimiz yağmur yağınca “gökyüzü gözyaşı döküyor” diye yazarız.
Ama işin güzelliği de burada: Bu kuram bize, hissetmenin, anlatmanın ve paylaşmanın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor. Üstelik forum ortamında bu, bol kahkahayla birleşince tadından yenmez bir sohbet çıkıyor.
---
Peki forumdaşlar, şimdi size birkaç sorum var:
* Sizce anlatımcılık kuramı sadece sanat için mi geçerli, yoksa gündelik hayatta da bize lazım mı?
* Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı mı, kadınların duyguları önemseyen bakışı mı, hangisi sizce anlatımcılığa daha yakın?
* Hiç günlük hayatınızda farkında olmadan anlatımcılık yaptığınız oldu mu, mesela “çayım bile bana küs gibi” dediniz mi?
Hadi, gelin biraz gülelim, biraz paylaşalım. Çünkü anlatımcılığın özü de bu: İçimizdekini, abartsak da eksiltsek de, samimiyetle ortaya koymak.