Tarihin babası sayılan bilim insanı kimdir ?

Tolga

Global Mod
Global Mod
Tarihin Babası Kimdir? Toplumsal Yapılar ve Eşitsizlikler Bağlamında Bir Değerlendirme

Herkese merhaba! Son zamanlarda tarihin şekillenmesinde büyük rol oynayan figürleri düşünürken, bir soruya takıldım: “Tarihin babası kimdir?” Bu soru, aslında hepimizin bildiği, okullarda sıkça karşılaştığımız bir tema olabilir. Ancak, bu soruya sadece klasik bir tarihsel bakışla yaklaşmak, bazen eksik kalabiliyor. Çünkü tarihsel figürler, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi sosyal yapılarla şekillenir. Ve çoğu zaman, bu yapılar tarihsel anlatıları ne şekilde kabul ettiğimizi etkiler. Bu yazıda, tarihin babası olarak kabul edilen figürün kimliği üzerinden, toplumsal yapıları, eşitsizlikleri ve normları sorgulayacağız.

Tarihin Babası Olarak Herodot: Tarihi Yazma Hakkı ve Eşitsizlikler

Genellikle "Tarihin Babası" olarak kabul edilen isim Herodot'tur. Antik Yunan'da yaşamış olan Herodot, tarih yazımını sistematik bir biçimde ele alarak geçmişteki olayları nesnel bir şekilde kaydeden ilk kişi olarak tanınır. Fakat, bu unvanı Herodot’a verirken, dikkate almamız gereken önemli bir nokta var: Tarih yazım hakkı, tarihsel bir süreçten bağımsız değildir. Yani tarih yazan kişi, aynı zamanda toplumsal yapıları ve normları temsil eder.

Herodot'un tarih yazımındaki temel yaklaşımı, toplumsal sınıflar, kültürel normlar ve erkek egemen bakış açılarıyla şekillenmişti. O dönemin Yunan toplumunun egemen sınıfı, erkeklerdi ve Herodot'un yazılarında da çoğunlukla erkek kahramanlar, savaşlar ve erkek egemen toplumların başarıları öne çıkmıştır. Kadınlar, köleler ve farklı ırklar ise bu tarihsel anlatılarda genellikle arka planda kalmıştır.

Toplumsal Cinsiyetin Tarih Yazımındaki Rolü

Kadınların tarih yazımındaki yeri ise oldukça sınırlıdır. Herodot'un çalışmalarına baktığımızda, kadınların sadece ev içindeki rollerine ya da kültürel yansımalarına değinildiğini görürüz. Kadınların siyasi, askeri ya da toplum için hayati önemdeki katkıları genellikle göz ardı edilmiştir. Bu durum, sadece antik Yunan'da değil, çoğu tarihsel dönemde benzer şekilde devam etmiştir.

Toplumsal cinsiyetin tarih yazımındaki etkilerini günümüzde de görmek mümkündür. Kadın tarihçiler, tarihsel figürlerin yalnızca bir tarafını değil, toplumun farklı kesimlerinden gelen insanları da anlatmak için çaba göstermektedirler. Örneğin, feminist tarihçiler, Herodot'un yazılarındaki erkek kahramanların arkasındaki kadınları ve onların toplumdaki rollerini vurgulayarak tarihsel anlatıları daha kapsayıcı hale getirmeye çalışmaktadırlar.

Bir örnek olarak, Helenistik dönemde yaşamış olan kraliçe Kleopatra’yı ele alalım. Yunan tarihçiler, Kleopatra’yı çoğunlukla erkeklerle olan ilişkileri ve saray entrikalarıyla tanımlamışken, feminist tarihçiler onu sadece bir politikacı ve yönetici olarak değerlendirirler. Bu tür örnekler, tarihin “babası” olarak tanımlanan figürlerin yazımında, toplumsal cinsiyetin nasıl belirleyici bir rol oynadığını gözler önüne seriyor.

Irk ve Sınıf Faktörlerinin Tarih Yazımındaki Etkisi

Toplumsal sınıf ve ırk da tarihin yazılma biçimini etkileyen faktörlerdir. Herodot’un ve daha sonra gelen pek çok tarihçinin bakış açısı, genellikle aristokrat bir sınıfa dayanmaktadır. Bu, tarihsel anlatılarda egemen sınıfların bakış açısını yansıtır. Bu bakış açısının dışında kalan alt sınıflar, köleler ve ırklar ise bu anlatılarda ya çok az yer bulur ya da hiç yer almaz. Bugün, bu eksiklikleri tamamlamak adına tarihçiler, daha çeşitli bakış açılarını ve farklı sınıfların, ırkların perspektiflerini göz önünde bulundururlar.

Özellikle koloniyalizm döneminde, sömürgeci güçlerin tarih yazımına olan etkisi çok büyüktür. Sömürgeci tarihçiler, sömürülen halkları sadece “yönetilmesi gerekenler” olarak anlatırken, bu halkların kendi tarihlerini anlatmaları engellenmiştir. Bugün, postkolonyal tarihçiler, bu tür eksik anlatıları düzeltmeye çalışarak, tarihsel anlatıların daha kapsayıcı olmasını sağlamak için çaba göstermektedirler.

Kadınlar ve Erkekler: Farklı Bakış Açıları ve Çözüm Arayışları

Kadınlar, tarihsel yapıların etkilerini daha derinden hissederken, erkekler genellikle bu yapıları daha çözüm odaklı bir bakışla ele alabilirler. Kadınların tarih yazımındaki empatik yaklaşımı, genellikle toplumsal eşitsizlikleri ve bunların bireyler üzerindeki etkilerini daha derinlemesine analiz etmeye yönelik bir çaba taşır. Feminist tarihçiler, tarihin sadece “büyük” olaylardan ve “büyük” figürlerden ibaret olmadığını, aynı zamanda toplumun küçük, göz ardı edilen kesimlerinin de tarih yazımında yer bulması gerektiğini savunurlar.

Erkeklerin tarih yazımına olan katkıları ise genellikle daha çok çözüm arayışlarıyla ilgilidir. Erkek tarihçiler, toplumsal yapıları genellikle daha çok stratejik bir şekilde çözümlemeye ve değişim önerileri sunmaya yönelik bir yaklaşım sergileyebilirler. Ancak bu yaklaşım bazen toplumsal eşitsizlikleri göz ardı edebilir ve daha çok egemen bakış açısının korunmasına neden olabilir.

Sonuç ve Tartışma

Tarihin babası olarak kabul edilen Herodot'un yazılarına ve tarihsel anlatılara bakarken, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi faktörlerin tarih yazımını ne kadar etkilediğini fark ediyoruz. Herodot'un tarih yazma biçimi, egemen sınıfın bakış açısını yansıtırken, kadınlar, köleler ve alt sınıflar genellikle dışlanmış ya da göz ardı edilmiştir. Günümüzde, feminist ve postkolonyal tarihçiler bu eksiklikleri gidermeye çalışarak daha kapsayıcı bir tarih anlayışı geliştirmektedirler.

Tarihi kimlerin yazdığı ve hangi perspektiften yazıldığı, bizim bu tarihi nasıl anladığımızı ve geleceğe nasıl bir miras bırakacağımızı belirler. Peki, tarih yazımında daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir yaklaşım benimsenmeli mi? Bu konuda sizce hangi adımlar atılabilir?
 
Üst